ANA SAYFA             SURELER    KONULAR

 

BAKARA

8

 

وَمِنَ النَّاسِ مَن يَقُولُ آمَنَّا بِاللّهِ وَبِالْيَوْمِ الآخِرِ وَمَا هُم بِمُؤْمِنِينَ

 

8- İnsanlardan kimisi: Allah'a ve Ahiret gününe inandık derler."

Halbuki onlar iman etmiş değillerdir.

 

Buyruğu ile ilgili açıklamalar yedi başlık halinde ele alınacaktır:

 

1- Surenin ilk Ayetleri:

2- Dilcilere Göre ''en-nas''

3- Münafıklar da Bir çeşit Kafirdir:

4- Mü'min ve Kafir'in Türleri:

5- Mutlak Olarak Sevap Ya da Ceza Göreceğini Söylemek:

6- İman ve Amel:

7- Münafık'a Bu Adın Veriliş Sebebi:

 

1- Surenin ilk Ayetleri:

 

İbn Cureyc, Mücahid'in şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Bakara suresinde mü'minler hakkında dört ayet, kafirlerin nitelikleriyle ilgili iki ayet, münafıklar hakkında da onüç ayet-i kerime nazil olmuştur." Esbat'ın es-Süddi'den Yüce Allah'ın: "İnsanlardan ... " buyruğu hakkında: Onlar münafıklardır, dediğini rivayet etmektedir. Sufi alimleri der ki: "en-Nas" bir cins ismidir. Veli (dost) edinilen kimselere ise cins ismiyle hitap edilmez.

 

2- Dilcilere Göre ''en-nas''

 

Nahivciler "en-nas" kelimesi hakkında farklı görüşlere sahiptir. Bunun çoğul isimlerinden birisi olup "insan" ile "insane" kelimesinin lafzı değiştirilerek çoğulu olduğu ve bunun küçültülmüş isminin "nüveys" olduğu belirtilmiştir. Buna göre en-nas kelimesi hareket anlamına gelen en-nevs'ten gelmektedir. O bakımdan "Hareket etti, eder" denilir. Ümm Zer' hadisi diye bilinen hadiste de şu ifadeler geçmektedir: "Kulaklarıma aşağı doğru sarkan ve hareket eden küpeler verdi."

 

Bunun "Unuttu" kökünden geldiği de söylenmiştir. İbn Abbas der ki: Adem (a.s.) Allah'ın ahdini unuttuğundan dolayı "insan" adını almıştır. Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur: "Adem unuttuğundan (ya da; Adem'e unutturulduğundan) dolayı onun zürriyyeti de unuttu."

 

Kur'an-ı Kerim'de de Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: "Andolsun ki bundan önce biz Adem'e de vahyettik ve o unuttu. ''Taha, 115) İleride gelecektir. Buna göre insan kelimesinin başındaki hemze fazladandır. Şair der ki: "Bu ahidleri sakın unutma. Çünkü, Sen unutkan olduğun için sana insan adı verildi."

 

Bir başka şair de şöyle demektedir: "Eğer önceden sana vermiş olduğum sözleri unutursam Bağışla. Çünkü ilk unutan kişi insanların ilkidir."

 

İnsana bu adın veriliş sebebinin onun (Hz. Adem'in) Havva ile ünsiyeti olduğu da söylenmiştir. Rabbiyle ünsiyeti dolayısıyla bu adın verildiği de söylenmiştir. O takdirde kelimenin başında bulunan hemze asli harflerden olur. Şair der ki: "İnsana ancak ünsiyyeti dolayısıyla bu isim verilmiştir

 

Kalbe ise ancak dönüp durmasından (niyetleriyle evirilip çevirilmesinden) bu ad verilmiştir."

 

3- Münafıklar da Bir çeşit Kafirdir:

 

Yüce Allah, önce müminleri sözkonusu etti. Şeref ve faziletleri dolayısıyla önce onların niteliklerini belirtti. Daha sonra onların zıddı olarak kafirleri zikretti. Çünkü küfür ve iman iki ayrı taraftır. Arkasından münafıkları zikredip az önce kendilerinden söz ettiği kafirlere kattı. Çünkü Yüce Allah: "Onlar iman etmiş değillerdir" buyruğu ile mü'min olmadıklarını belirtmektedir. Bu buyruk ile Kerramiye'nin: "Kalp inanmasa dahi iman dil ile söylemekten ibarettir." görüşü reddedilmektedir. Buna delil olarak da Yüce Allah'ın:

 

"Allah da onları söylediklerinden dolayı ... mükafatlandırdı'' (el-Maide, 85) buyruğunu delil gösterir ve derler ki: Burada Yüce Allah: "Söylediklerinden ve kalplerinde gizlediklerinden dolayı" diye buyurmamıştır. Delil olarak Hz. Peygamber'in şu sözlerini de gösterirler: "Ben insanlarla la ilahe illallah deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Bunu söyledikleri takdirde ise kanlarını ve mallarını bana karşı korumuş olurlar."

 

Ancak onların ileri sürdükleri bu görüş bu konuda kusurlu olduklarını ve donukluklarını ortaya koymakta: Kur'an ve Sünnnetin söz ve inanç ile birlikte amelde de bulunmak gerektiğini belirten buyrukları üzerinde düşünmeyi terkettiklerini göstermektedir. Oysa Resulullah (s.a.v.) şöyle de buyurmuştur: "İman, kalp ile bilmek, dil ile söylemek, azalar ile de amel etmektir." Bunu İbn Mace Sünen'inde rivayet etmiştir.

 

Buna göre Sicistanlı Muhammed b. Kerram'ın ve onun görüşünü kabul edenlerin benimsedikleri kanaat nifakın kendisi ve bizzat ayrılıktır. Yardımsız bırakılmaktan ve kötü inançtan Allah'a sığınırız.

 

4- Mü'min ve Kafir'in Türleri:

 

Bizim (Maliki mezhebine mensup) ilim adamlarımız (Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun) şöyle demişlerdir: Mü'min iki türlüdür: Birisi Allah'ın sevdiği ve dost edindiği mümin, diğeri ise Allah'ın sevmediği ve dost edinmediği, aksine buğzedip düşmanlık ettiği mü'min. İman ile vefat edeceğini bildiği her mü'mini Allah sever, onu dost edinmiştir, ondan razıdır. Allah küfür üzere öleceğini bildiği herkese de buğzeder, ona gazap eder, ona düşmandır. Ancak bu onun imanı sebebiyle değildir. Aksine, vefatı esnasındaki küfür ve dalaleti dolayısıyladır.

 

Kafir de iki türlüdür. Birisi kaçınılmaz olarak ceza görecek, diğeri ceza görmeyecek kafirdir. Ceza görecek olan kafir, küfür üzere ölen kişidir. Allah böyle bir kimseye gazap eder ve ona düşmandır. Cezalandırılmayacak kişi ise iman üzere ölen kişidir. Yüce Allah böyle birisine azap etmez, buğzetmez, aksine onu sever, onu dost edinir. Hali hazırdaki küfrü sebebiyle değil, iman üzere vefat edeceğinden dolayı böyledir.

 

5- Mutlak Olarak Sevap Ya da Ceza Göreceğini Söylemek:

 

Buna göre mutlak olarak: "Mü'min, sevap kazanmayı hak eder, kafir de cezayı hakeder" demek caiz değildir. Aksine bunun iman ile kayıtlı olarak söylenmesi gerekir. İşte bundan dolayı şöyle deriz: Putlara taptığı esnada, Yüce Allah Hz. Ömer'den razı idi. Onun sevap kazanmasını murad ediyor, cennete gitmesini istiyordu. Puta taptığından dolayı değil, fakat mü'min olarak vefat edeceğinden dolayı böyle idi. Diğer taraftan, ibadet ettiği esnada bile İblis'e gazap etmiş idi. İbadet ettiği esnadaki halinden dolayı değil, sonunda küfür üzere öleceğinden dolayı.

 

Bu hususta Kaderiye farklı bir kanaat belirterek muhalefet etmiş ve şöyle demiştir: Hayır, ibadeti esnasında Allah İblis'e gazap etmemiştir. Putlara taptığı vakit de Allah Ömer'den razı değildi. Ancak bu görüş tutarsızdır. Çünkü şanı Yüce Allah İblis'in (Allah'ın laneti üzerine olsun) ne halde öleceğini bildiği gibi, Hz. Ömer'in de ne şekilde vefat edeceğini ezelden beri biliyordu. Böylelikle Allah'ın İblis'e ezelden beri gazap ettiği ve Ömer'i sevdiği sabit olmuş olur. Buna delil ümmetin şu husus üzerine icma etmiş olmasıdır: Şanı Yüce Allah cehennem ehlinden olduğunu bildiği kimseyi sevmez. Aksine o kimseye gazap eder. Diğer taraftan cennet ehlinden olduğu kimseleri de sever. Peygamber (s.a.v.) da şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki ameller, son hallere göredir." Bu bakımdan sufi ilim adamları şöyle der: İman kulun söz ve fiil olarak kendisiyle süslenip bezendiği şeyler değildir. İman, ezelden beri kişinin mutluluğuna dair cereyan etmiş olan hükümdür. Bunun beden üzerinde ortaya çıkması ise, kimi zaman iğreti olarak sözkonusu olabilir, kimi zaman da bir hakikat olarak ortaya çıkabilir. 

 

Derim ki: Bu, Müslim'in Sahih'inde ve başka hadis kaynaklarında sabit olan Abdullah b. Mes'ud'un şu hadisindeki ifadeyi dile getirmektedir: Abdullah b. Mes'ud dedi ki: Doğru söyleyen ve doğruluğu tasdik edilen Resulullah bize anlattı: "Sizden her bir kimsenin yaratılışı annesinin karnında kırk gün tutulur. Sonra bunun kadar bir süre alaka (sülüğü andıran bir kan pıhtısı) olur. Sonra bunun kadar bir süre bir çiğnemlik (et parçası) olur. Sonra Allah meleği gönderir. Bu melek ona ruh üfler. Ona dört husus emredilir: Rızkını, ecelini, amelini bedbaht mı yoksa mutlu mu olacağını yazması emredilir. Kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan adına yemin ederim, sizden herhangi bir kimse, cennet ehlinin amelleriyle amel eder. O kadar ki kendisi ile cennet arasında sadece bir arşınlık mesafe kalır, fakat onun için takdir edilen hüküm onu geçer ve cehennem ehlinin ameli ile iş yapar ve böylelikle oraya girer. Ve yine sizden herhangi bir kimse cehennem ehlinin ameli ile amel eder, o kadar ki kendisi ile cehennem arasında bir arşınlık mesafe kalır. Fakat onun hakkında yazılmış olan hüküm onu geçer ve cennet ehlinin ameli ile amelde bulunarak oraya girer."

 

6- İman ve Amel:

 

Denilse ki: İmam, hadis hafızı, Ebu Muhammed Abdülğani b. Said el-Mısri'nin zındıklık sebebiyle asılmış Muhammed b. Said eş-Şami'den -ki bu Muhammed b. Ebu Kays'tır- onun Süleyman b. Musa'dan -ki bu da el-Eşdak diye bilinir- onun Mücahid b. Cebr'den, onun İbn Abbas'tan rivayetine göre: Bize Ebu Rezin el-Ukayli haber vererek dedi ki: Resulullah (s.a.v.) bana dedi ki: "Ey Ebu Rezin, ben ve sen tadı hiçbir şekilde değişmeyen bir sütten (cennette) içeceğiz" Ben dedim ki: Allah ölüleri nasıl diriltir? Bana şu cevabı verdi: "Kurumuş halde sana ait olan bir araziden hiç geçtin mi, sonra aynı yerden geçerken onun yeşermiş olduğunu, sonra aynı yerden geçerken tekrar kurumuş olduğunu, sonra aynı yerden geçerken yine yeşermiş olduğunu hiç gördün mü?" Ben: Gördüm, deyince Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "İşte öldükten sonra diriliş de böyledir." Ben yine: Benim mü'min olduğumu nasıl bilebilirim? dedim şu cevabı verdi: "Bu ümetten -İbn Ebi Kays der ki: Veya benim ümmetimden diye buyurdu- olan herkes bir iyilik yapar, bunun iyilik olduğunu bilir ve buna karşılık Allah'ın kendisine hayır ile karşılık vereceğini bilirse veya bir kötülük işler, bunun kötülük olduğunu bilir, Allah'ın buna karşılık ona kötü bir ceza vereceğini yahut o kötülüğü ona bağışlayacağını bilirse o kişi muhakkak mü'mindir." 

 

Derim ki: Bu hadis-i şerif senet itibariyle her ne kadar güçlü değil ise de manası doğrudur ve İbn Mes'ud tarafından rivayet edilen az önce kaydettiğimiz hadis-i şerife aykırı değildir. Çünkü o hadis-i şerifteki ifade ölüm hali ile alakalıdır, Peygamber (s.a.v.)'ın: "Ameller ancak sonuçları iledir" hadisini andırmaktadır. Bu hadis-i şerif ise, böyle olan kimsenin o haliyle mü'min olacağını göstermektedir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

7- Münafık'a Bu Adın Veriliş Sebebi:

 

Dil alimleri der ki: "Münafık"a münafık deniliş sebebi, içinde gizlediğinden başka birşeyi açığa vurmasıdır. Bu isimin ona verilmesiyle o, yaban faresi denilen hayvana benzetilmiştir. Bu cerboa (Arap tavşanı, yaban faresi) denilen hayvanın "en-Nafika (bugünkü diliyle tünel anlamında)" adını alan bir deliği bulunur. İkinci bir deliği daha vardır ki o deliğin adı da "el-Kasİa''dır. Bu hayvan yeri deler, içeri girer. Yerin yüzeyine yakın ve toprağı inceltinceye kadar deliğini sürdürür. Herhangi bir tehlike sezdiği vakit kafası ile bu toprağı iter ve dışarı çıkar. O bakımdan bu hayvanın deliğinin dışı toprak, içerisi ise, kazılmış halde olur. Münafıkın durumu da işte böyledir. Onun dış görünüşü iman, içi ise küfürdür. Bu anlamdaki açıklamalar daha önce geçmiş bulunuyor.

 

SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Bakara 9

 

 

 

ANA SAYFA             SURELER    KONULAR